14 Mayıs 2014 Çarşamba

KAPİTALİZM



Değerli dostum;
Dünyanın en iyi yürekli en şerefli en namuslu en yüksek ahlaklı insanı olabilirsin ama bu kapitalizm denen üretim ilişkisinin bir matematiği var ve senin tüm iyi bireysel özelliklerine rağmen konumlandığın durum bir biçimde senin tüm güzel özelliklerini bir yana bırakmana neden oluyor.

Basitçe anlatmak gerekirse;

Diyelim 100.000 birim sermayen var ve bir fabrika açıp patron olarak tencere üretmeye karar verdin.

Kapitalist üretimin temel denklemi şu;

Mümkün olan en düşük maliyetle üretip mümkün olan en yüksek fiyattan satacaksın.

Diyelim gerekli araştırmaları yaptın, fabrikanı veya işyerini kuracağın bölgede 100 adet işsiz var ve elinde ki 100.000 birim sermaye bu 100 adet işsizi istihdam etmeye yetiyor. Hatta 100 değil 200 işçi bile istihdam edebiliyorsun.


Peki!

Tencere fabrikasını 100 işçiyi istihdam edecek şekilde kurar mısın?
Hayır!
Neden biliyor musun?
Çünkü o 100 kişiyi işe alırsan dışarıda işsiz kalmıyor.
Sadece 50 kişilik istihdam yaratmak zorundasın. Geri kalan 50 kişiyi dışarıda bırakmazsan işe aldığın 50 kişiyi mümkün olan en düşük ücretle çalıştıramazsın.
İnsanları düşük ücrete razı edebilmek için dışarıda ki 50 işsizle onları korkutmak zorundasın.
100'ünü birden istihdam etsen dışarıda işsiz kalmayacağı için işgücü maliyetleri yükselecektir. İşçiler birleşip senden yüksek ücret talep ederler. Vermesen üretim durur, versen malın maliyeti yükselir.

İstihdam ettiğin bu 50 kişiyi neden mümkün olan en düşük ücrete çalıştırmak zorundasın?

Üretimin üç ayağı var.
1- Hammadde
(Mümkün olan en düşük fiyattan temin edeceksin. Dolayısı ile hammadde tedarikçin de insanları kölelik ücretine çalıştırmak zorunda)
2- Genel giderler
(Elektirik, su, güvenlik vs. Kısabildiğin kadar kısacaksın)
3- İşçi ücretleri
(Mümkün olan en düşük ücreti ödeyeceksin)

Niçin yapacaksın bunları?

1- Çünkü dünyada ki tek tencere üreticisi sen olmayabilirsin. Başka üretenler de olabilir ve senden ucuza mal edip satışa sunarak seni iflas ettirirler.
2- Diyelim alüminyum tencere üreterek başladın. Zamanla piyasa doyacak ve teknolojin eskiyecek. Düdüklü tencere, teflon tencere vs gibi yeni tencere türleri ortaya çıkacak. İşte bu noktada eldeki ekipmanı yenileyebilmek için yatırım finansmanına dönüştürebileceğin birikmiş sermayeye ihtiyacın var.
3- Hiç rakibin olmasa bile yine eldeki sermayeyi büyütüp farklı alanlarda yatırım yapıp daha büyümen şart. Sermaye dediğin şey kayığın arkasına takılan kıçtan takma motor gibi. Artık seni sen olmaktan çıkarıyor. Daha büyük, en büyük olmak zorundasın. Durusan düşersin. Düştün mü hapı yuttun. Sermayedarların dünyası kurtlar sofrası. Seni ham yapmak için bekleyen bir sürü çakal var. Onlara yem olmamak zorundasın.

--------

Haa! Verdiğim rakamlar konu net anlaşılsın diye bu kadar kesin ve keskin. Bu arada insanları tüketim araçları ile kuşatıp onları borçlandırarak köle haline getirip işsizlik oranını düşürerek bunları yapmanı es geçmeyelim ama üretim maliyetlerini düşük tutabilmek için miktarı ne olursa olsun bir grup işsize mutlak ihtiyacın var.
--------

Bak gördün mü!

Dünyanın en iyi yürekli insanı olsan bile daha başlarken işsizliğe neden olmak zorundasın.
Tabi bununla bitmiyor.
En düşük maliyetle üretme zorunluluğu senin tüm ekstra harcamalardan kaçınmana ve doğayı tahrip etmene neden oluyor.

Nasıl mı!

- Örneğin, iş güvenliği için yapacağın harcamalar ekstra. Üretilen malın maliyetini yükseltecek. İstesen bile yapamıyorsun.
- Üretimin katı sıvı ve gaz atıklarından ürettiğin malın maliyetini yükseltmeden kurtulmak zorundasın. Artık havaya mı salarsın, denize mi dökersin, dereye mi bırakırsın, ne yaparsan yapacaksın.
Balıklar ölmüş, doğa tahrip olmuş sana ne!
Yeter ki ürettiğin malın maliyeti düşük olsun.

Tabi, hammadde kaynakları ve yeni pazarlar yaratmak için savaşlara ve katliamlara neden ve bunların parçası olman da cabası. İnsanlar ölmüş, kitleler halinde katledilmiş filan senin umurunda mı! Yeter ki sen mümkün olan en ucuz fiyata mal et ve mümkün olan en yüksek fiyata sat. Gerisini boşver. İki ibadethane yaptırır, iki üç okul açarsın olur biter.


ÖNEMLİ NOT;

Soma'da ki işçi katliamı nedeni ile çok üzgünüm. Öfkeden yazacak bir şey bulamıyorum bile. İnternette Soma'da ki olayın kapitalizm ile ilgisi olmadığına dair bir takım şeyler gördüğüm için konu rahat anlaşılsın diye basit bir dil ve örnekle bu yazıyı yazmak zorunda hissettim kendimi. Kendime gelince tekrar elden geçirip anti-kapitalizm görüntülü devlet kapitalizmi savunucusu burjuva bürokratlarının yandaşlarına veya sosyalizm maskesi ile bürokratik pespayelik peşinde koşanlara da ayrıca değinirim.
Şimdilik her hangi bir yerinde hata varsa affola...