23 Nisan 2012 Pazartesi

12 EYLÜL



1970lerin ikinci yarısıydı,
Gencecik çocuklardık,


Ülke 1971 muhtırası sürecinden çıkıyordu.
Toplum, Deniz'lerin asılmasının, Mahir'lerin ve İbrahim Kaypakkaya'ların yenilgisinin şokunu hafif hafif atlatmaya başlamıştı.


Birden ortalık karıştı.


Birileri, bizleri okuduğumuz okullardan ve oturduğumuz mahallelerden birey veya gruplar halinde alıp bazı yerlere götürmeye çalışıyor ya da sürekli onlarla bir arada olup onların düşüncelerini benimsememizi istiyorlardı.


Sevmedik o adamları,


Hal ve hareketleri garipti. 
Söyledikleri şeyler, insanın ve yaşamın gerçeklerine aykırı, kurmaca cümlelerden oluşuyordu. 
Kaba, İlkel ve Irkçıydılar. 
Üstelik kendilerine özgü bir din anlayışları vardı ve kendi din anlayışlarının dışındaki herkesi düşman bellemişlerdi.
 
İdeolojik, siyasal, sosyal, entellektüel anlamda bilgi birikimimiz yoktu ama iç sesimiz bu adamlarda yanlış bir şeyler olduğunu tekrarlıyordu sürekli.


Uzak durmak istedik,
Görmezden gelmeye çalıştık,


Nafile!


Bu sefer işi zora bindirdiler.
Yakaladıkları yerde sürüler halinde saldırıp tekme-tokat, odun, zincir, demir çubuk, allah ne verdiyse girişiyorlardı. 
Eh, bu arada bizim elimiz armut toplamıyordu elbette, becerebildiğimiz kadar karşı koymaya  çalıştık ama...


Ama-sı var,


Silahlar patladı.
En sevdiğimiz arkadaşlarımızın, akrabalarımızın katledilmesine   gelmişti sıra.


Başedemiyorduk. 
Yasal mercilere başvuruduğumuz her olayda sonuçsuzluğun çukuruna düştük. 


Katil olduğunu bildiğimiz insanlar, elini kolunu sallaya sallaya ortalarda dolaşıp, oluşturdukları şöhretle korku salmaya devam ediyorlardı.


Biraz dikkatlice düşünüp araştırınca, bu silahlı-külahlı insanların arkasında devletin içindeki bazı güçlerin var olduğunu fark ettik.


FAŞİZM ülkeyi "SİVİL FAŞİSTLER" aracılığı ile teslim almaya çalışıyordu.


Devletin içindeki bir takım güçler tarafından korunan ve silahlandırılan bu organizasyona teslim olmamak için DİRENECEKTİK.
Direnmezsek ya onlara benzeyecektik ya da tek tek avlayacaklardı bizleri.


DİRENDİK. 


Biz direnince, devletin içindeki o karanlık güçler, "SİVİL FAŞİSTLER" aracılığı ile ülkeyi teslim almayı beceremediler. 


Devletin içindeki o karanlık güçlerin tek çaresi kaldı,
"DARBE"


Onu yaptılar.


Ve
Katliam, işkence ve ırza geçmek başta olmak üzere tüm ahlaksızlıkları ile saldırıya geçtiler.


Bu oyunu oynarken asıl hedefleri,
Para ve bir takım ayrıcalıklar elde etmekti.


Yoksa, OYAK gibi bir holdingleri olabilir miydi,
Yoksa, emekli olurken trilyonları ikramiye olarak alabilirler miydi.
Yoksa, emekli olduktan sonra bir holdingin yönetim kuruluna girip parayla oynayabilirler miydi.
Yoksa, çocuklarına yurt dışındaki özel üniversitelerde tahsil yaptırabilirler miydi.


Unutmadık Unutmayacağız, 
Affetmedik Affetmeyeceğiz..!